8 Mart 2012 Perşembe

Migren ve Yeni Tedavi Yaklaşımları


Nöroloji kliniklerine en sık başvuru nedenlerinden birisidir. Başağrıları primer veya sekonder olabilir.

Migren orta veya ağır şiddette kişinin yaşam kalitesini düşüren bulantı ile beraber olan, kadınlarda üç kat daha sık görülen baş ağrısı tipidir. Tipik migren ağrısı başın tek tarafında, zonklayıcı karakterde 4-72 saat kadar sürebilen beraberinde bulantı, kusma ışık ve sesden rahatsızlık duyma görülen ve fiziksel aktivite ile artan bir ağrı tipidir. Hastaların yaklaşık üçtebirinde aura denilen ağrı öncesi garip kokular, gözde ışık çakmaları ve garip hislerle başlayıp ağrı ile devam eden bir süreç söz konusu olabilir. Migren atağının muhtemel 4 evresi vardır. Bunla aşağıda özetlenmiştir. Her evrenin herzaman ve her hastada görülmesi gerekmez. Ayrıca her hastada ataklarda farklılık gösterebilir. Aynı hastada da her zaman her evresi görülmeyebilir.
  1. Prodrom dönemi ağrıdan saatler veya günler önce başlayabilir.
  2. Aura başağrısından hemen önceki dönemdir.
  3. Ağrı fazı, atak dönemi olarak kabul edilir.
  4. Postdrome ağrı sonrası görülen yakınmalardır.
Kalp dört odacıklı bir organ olup, üstteki iki odacığa kulakçık (atrium), alttaki iki odacığa karıncık (ventrikül) adı verilir. Patent foramen ovale (PFO) kalp içinde odacıklar arasında yer alan,  ince, membranöz, esnek ve kapak benzeri doğuştan itibaren var olan, yatay bir kanaldır. Geçmişte masum fizyolojik bir bulgu olarak bilinen PFO’nin günümüzde migren, iskemik inme başta olmak üzere bir çok nörolojik, kardiyolojik hastalıklarla ilişkili olduğu bildirilmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarışığında PFO yakın takibi gereken kardivasküler ve diğer sistemik hastalıklara neden olabilen veya kliniğini kötüleştiren doğumsal bir patoloji olarak kabul edilmektedir. Migrenli hastalarda PFO sıklığı iki kat fazla görülür. Migrenle PFO arasındaki ilişki yapılan çalışmalarla da gösterilmiştir. Mekanizması açık değildir. Özellikle auralı migren ile sağdan sola şant arasında sıkı bir ilişki bulunmuştur. Şantın varlığı kirli ve temiz kanın karışmasına neden olmaktadır. Migrenli hastalarda PFO sıklığı %40 ile %50 arasında değişmektedir. Kadın migrenli hastalarda PFO sıklığı 4,4 kat fazladır. Auralı migreni olan kadın hastalarda daha sık görülmektedir.

Bilindiği gibi PFO'de genellikle venöz kanda bulunan vazoaktif bazı maddeler (seratonin), trombüsler ve oksijensiz kirli olarak bilinen kan  akciğerlerden filtre olmadan doğrudan arteriyel sisteme geçebilir. Venöz kandan gelen vazo aktif maddeler beyinde belirli bir konsantrasyona ulaştıktan sonra ise migren ataklarını başlattığı tahmin edilmektedir. Patent foramen ovalesi kapatılan bazı hastalarda migren şiddetinde
belirgin bir azalma olduğu görülmüştür. Hatta tamamen iyileşen hastalar bile vardır.

PFO tanısı Transkraniyal Doppler Sonografi ile rahatlıkla konabilir. Transkraniyal Doppler ile beyin damarları ve akım yönleri rahatlıkla görüntülenmektedir. PFO tanısında ise, mikro hava kabarcıklarının PFO'den geçerek beyin içinde yer alan temiz kan damarları içinden geçişinin Transkraniyal Doppler Sonografi ile görüntülenmesi temeline dayanır. Hassas bir tanı yöntemdir. Transkraniyal doppler güvenilir, hastaya rahatsızlık vermeyen, iyi tolere edilebilen ve kolay uyum sağlanabilen bir tanı yöntemidir.

PFO migren hastalarında tespit edildikten sonra kapatılması için bazı kriterler gereklidir; PFO kapağının oluşturduğu tünelin uzunluğu, beyin de manyetik rezonans ile görüntülenen iskemik odakların varlığı ve hastanın baş ağrısı ile beraber klinik özellikleri sayılabilir. Migren dışı bazı kardiyolojik ve nörolojik nedenlerden dolay da kapatılması gerekebilir. Transkateter Kapama Tedavisi: Bu tedavi kardiyologlar tarafından yapılmaktadır. Doğumsal bir patoloji olan PFO, neden olduğu bir çok hastalık nedeni ile takip ve tedavisi, hatta komplike vakalarda cerrahi veya transkateter yol ile kapatılması gereken ve çoğu zaman gözden kaçan bir hastalıktır. Migren hastalarında son yıllarda gündeme gelen PFO’nun varlığının tespiti ve tedavisi elimizde olan  migren tedavi seçenekleri arasında farklı bir bakış açısı oluşturmuştur. Gelecekte yapılacak yeni çalışmalar ışığında PFO' nin klinik önemi daha da artabilir.