4 Mayıs 2015 Pazartesi

Prof.Dr.M.Zülküf Önal


Diyarbakır’da 1965 yılında doğan Prof.Dr.M.Zülküf Önal, Üniversite eğitimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra ihtisasını Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Nöroloji Anabilim Dalında yaptı. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2000 yılında doçent ünvanını, 2007 yılında da Ankara Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesörlük ünvanını aldı. Akademik nörofizyoloji çalışmalarından dolayı, Klinik Nörofizyoloji Yan Dal Uzmanlığınıda almıştır.  Askerlik Hizmetini Ankara GATA Nöroloji Kliniğinde yapmış olan Prof.Dr.Mehmet Zülküf Önal uzman olduktan sonra, bir süre ABD’de University of Massachusetts’de bir çok deneysel çalışma yapmıştır. Bir süre Özel ANKARA GÜVEN Hastanesinde ve Özel TOBB ETÜ Hastanesinde ve Özel MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA Hastanesinde tam zamanlı olarak çalışmaktayken, Aralık 2014 den itibaren ANKARA LIV HOSPİTAL'da tam zamanlı olarak çalışmaya devam etmektedir.
 
Ulusal ve uluslararası dergilerde bilimsel makalaleri, bilimsel toplantılarda sunulan pek çok sayıda bildirisi olan Prof.Dr.Mehmet Zülküf Önal’ın bilimsel toplantı, konferans ve panelde konuşmacı olarak görev aldı. Ayrıca popüler tıp konusunda dergi ve gazetelerde yayınlanmış yazıları bulunmaktadır. Ulusal ve uluslararası çeviri ve orijinal kitap ve kitap bölümleri de yazmış olan Prof.Dr.Mehmet Zülküf Önal Türk Nöroloji Derneği Yeterlilik Yürütme Kurulu Üyesi olarak çalışmıştır. Aynı zamanda Türk Nöroloji Dergisi ve Türk Beyin Damar Hastalıkları Dergilerinde Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi’dir.

Yaptığı çalışmalarla Birleşmiş Milletler kriterleri doğrultusunda Türkiye’deki danışman hekimler listesinde yer almaktadır. Prof.Önal, Birleşmiş Milletler bünyesinde WHO, UNDP, UNOPS, UNFPA ve UNICEF dahil olmak üzere tüm kuruluşların personellerine ihtiyaç halinde sağlık bilgisi ve sağlık hizmeti sunmaktadır.

31 Mart 2015 Salı

Parkinson Hastalığı

Parkinson hastalığı (PH) beynin bir bölgesini etkleyen kronik bir hastalıktır. PH kasların koordinasyonusu sağlayan beyin bölgesinin hastalığıdır.

Parkinson hastalığı genellikle elli yaş üzerinde görülür. Yaş arttıkça görülme sıklığı  artar. Altmışlı yaşlarındaki her bin kişiden beşinde görülürken, seksenli yaşlarındaki her bin kişiden kırkında bu hastalık saptanabilir. Kadın ve erkekleri eşit oranda etkilemekle birlikte erkeklerde görülme sıklığı biraz daha fazladır. Nadiren elli yaş altındaki kişilerde gözlenebilir.  Parkinson Hastalığı genellikle genetik geçişli değildir, herkesi etkileyebilir. Ancak elli yaşından önce bu hastalığın ortaya çıktığı kişilerin küçük bir kısmında genetik faktörler önemli olabilir.


PH’nın kesin nedeni bilinmemektedir. Zaman içinde bu hastaların beyinlerinde dopamin üreten hücreler ölür. 

PH’da hareketlerde yavaşlama, kaslarda sertlik ve gerginlik, kolların yürürken görülen serbest hareketlerinde azlama ve titreme görülür. Bu yakınmalar zaman içinde yavaş olarak artar. Yakınmaların artışı bir çok hastalıkda olduğu gibi kişiden kişiye değişir. Günlük yaşamını etkileyecek düzeyde kötüleşme uzun yıllar sürebilir. Hastalığı başlangıç döneminde vucudun bir yarısı daha belirgin olarak etkilenmiştir.

Klinik özellikler, beyinde tutulan bölgeye göre farklılık gösterebilir:
  • Yüzde ifadede azalma, göz kırpmada azalma görülür.
  • İnce hareketlerde bozulma, özellikle ayakkabı bağlamakda veya düğme iliklemekde güçlük olabilir.
  • Yazı yazmada güçlük olur (el yazısı zamanla küçüklür).
  • Dengesizlik ve sık sık düşmeler olmaya başlar.
  • Konuşma yavaş ve tekdüze hale gelir.
  • Yutma güçlüğü zorlaşır ve ağız kenarından salya akmaya  başlar.
  • Yorgunluk, ağrılar ve kramplar zamanla görülür.

Ayrıca bazı hastalarda zaman ilerledikçe kabızlık, idrar kaçırma, hayal görmeler, aşırı terleme, cinsel sorunlar, koku alma bozukluğu, uyku bozukluğu, kilo kaybı, ağrı, depresif ve kaygılı ruh hali gelişebilir. Zaman zaman bazı hastalarda davranış bozuklukları görülmeye  başlar, aşır kumar oynama isteği, aşırı yemek yeme, aşırı alışveriş yapma isteği gibi (bu durum genellikle tedavi amacı ile kullanılan ilaçları yan etkileri olarak karşımıza çıkar).

PH tanısı için özel bir tetkik olmamakla beraber son zamanlarda transkraniyal doppler ultrasonografi ve beyin manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri bizlere dolaylı  da olsa tanıyı destekleyici bilgiler vermektedir. Kesin tanı ise spesifik bir nörolojik muayene ile konur. Tedavi sadece hastalığı seyrini yavaşlatır ve hastanın yaşam kalitesini düzeltir. Diğer bir çok kronik hastalık gibi kesin tedavisi yoktur. Başlangıçta hafif vakalarda tedavi gerekmeyebilir. Bu durumda yakın nörolojik takip yararlı olacaktır. Yakınmalar bariz hale gelince ilaç tedavisi başlanır. Fizyoterapi, uğraşı tedavisi, konuşma tedavisi hastalığı seyrinde yararlı olabilir. Ağır vakalarda cerrahi tedavisi seçenek olabilir.

Günümüzde tedavi amacı ile bir çok seçenek  vardır. İlk dönemlerde kullanılacak ilaç hastanın klinik özelliklerine bağlı olarak tespit edilir. Hastalığın ilerlemesi durumunda bir kaç ilaç tedavi amacı ile birarada kullanılabilir (levo-dopa ,dopamin benzeri ilaçlar, MAO-B inhibitörleri vs.).  Ayrıca bu konuda deneyimli hemşireler, fizyoterapistler, uğraşı tedavisi uygulayıcıları, konuşma terapistleri, diyetisyenler ve psikologlar tedavi sürecine katkı sağlarlar.Tedaviye dirençli tremor veya kasılmalar varsa derin beyin uyarımı adı altında anılan pil ile periyodik uyarım sağlanarak veya cerrahi tedavisi söz konusu olabilir. Tedavide kullanılan ilaçların ciddi yan etkileri  olabilir. İstemsiz kasılmalar (diskinezi) gelişebilir ve tedavisi oldukça zordur. İstenmeyen önemli yanetkilerden biri de kontrolsüz kumar oynama isteğidir ki, tedavinin kesilmesini dahi gerektirebilir. 

Bu hastalar günlük aktivitelerini sürdürmelidir. Başka hastalık nedeniyle kullanmakta oldukları ilaçların tedavi sürecini etkileyebileceğini bilmelidirler. Kabızlık ilaç etkinliğini azaltan önemli bir sorundur. Tedavi protokolüne uyum konusunda dikkat edilmelidir. Depresyon hastalığın seyrini kötüleştirir. Bu hastalar günlük hayatlarının sürdürdükleri ortamlarda bazı yardımcı cihazlara ihtiyaç duyabilirler. Tedavi edilmediği takdirde, zamanla klinik tabloya demans (bunama) eklenebilir ve kısa sürede tek başına yaşayamaz hale gelebilirler. Nöroloji doktorunuz size gerekli önerilerde bulunacaktır.